Hicretin sekizinci yılı, Ramazan ayında Müslümanlar, Hz. Peygamber'in öncülüğünde Mekke'ye girdiler. Yol boyunca katılanlarla birlikte sayıları on bine ulaşan bu kalabalığı gören müşrikler, Müslümanlarla savaşmaya cesaret edemediler.
Nitekim Resûlullah'ın amacı da bu kutsal beldeyi kan dökmeden fethetmek, büsbütün tevhide bürümekti. Hâlbuki bir zamanlar, türlü meşakkatlere göğüs gerdikten sonra bu beldeyi terk etmek zorunda kalmıştı kendisine inananlarla beraber. İşte şimdi müminler oldukça güçlü bir halde memleketlerine, sevdiklerine ve Kâbe'ye kavuşmuşlardı.
Hz. Peygamber, intikam almak yerine, onca yıl yaşanan gerginlikleri silmek istercesine bugünün "merhamet günü" olduğunu vurgulayarak müşriklere şöyle seslendi: "Ben de Hz. Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi, 'Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah sizi affetsin!
Şüphesiz O, merhametlilerin en merhametlisidir.' (Yûsuf, 12/92) diyorum (Vâkıdî, Megâzî, I, 835)." "Haydi, gidin! Artık serbestsiniz." Böylece savaşmadan gerçekleştirilen bu fetih; gönüllerin fethi, huzurlu bir toplumun tesisi oldu. (İbn Hişâm, Sîret, II/398-412)